5. MARDIN BIENALI SANATÇILARINDAN
BURCU YAGCIOGLU

Burcu Yagcioglu 1981 yilinda Istanbul’da dogdu. Lisans egitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde resim, yüksek lisansini ise Sabanci Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel Iletisim Tasarimi bölümünde tamamladi. 2008’de Goldsmiths Collage’da Güzel Sanatlar alaninda MFA okumak için Londra’ya tasindi. Mezuniyetinden sonra 6 yil daha Londra’da yasadi ve çalisti, ardindan 2016 yilinda memleketine geri döndü. Halen Istanbul’da yasiyor ve çalisiyor.
Yagcioglu’nun pratigi çizim, video, kolaj ve yerlestirmeyi içeriyor. Çalismalari genellikle hem yaratici hem de spekülatif kaynaklar olarak biyolojik süreçler hakkindaki arastirmalarina dayanmaktadir. Biyolojiyi pratigine eklemlemesi, kolaj ilkesine dayanmaktadir. Seyleri düsüncelerle, imgelerle bilgiyi, sözcükleri özle, eskiyi yeniyle ve metinleri masallarla iliskilendirmek için hem pratik hem de kavramsal olarak kolaj kullanir.
Ulusal ve uluslararasi projelerde yer almakta olup, eserleri çesitli koleksiyonlarda yer almaktadir. Son sergilerinden bazilari; Günün Sonunda (OMM Müzesi, Eskisehir, 2021), Emsal Arayan 6 Sanatçi (Akbank Sanat, Istanbul, 2021), Kusursuz Olmayacak Bir Kusuru Yoktu (Trabalho Müzesi, Brezilya, 2019) Kagit, Pilevneli Projesi, (Istanbul, 2019), Içeride, Solo Proje (Galerist, Istanbul, 2018), Parça/Bütün (Art On, 2018), Bahar (Sharjah Bienali, 2017), Göremedigimiz Tüm Isik (Galerist, 2017), Jikji, Golden Seed (Kore, 2016), Ohne (Viyana,2016), Artist in They Time (Istanbul Modern Museum, 2016), Reunion (Sabanci Museum, 2015), Texture/Collage (Tate Britain, 2014)

Deniz Üster & Burcu Yagcioglu

BIRLESIK KRALLIK / TÜRKIYE    TÜRKIYE

Homo Scylla, 2022.
Bes kanalli video kolaj


Insanlar, nispeten yakin zamanda, mikroorganizmalarin milyarlarca yildir küresel ölçekte gerçeklestirdigi gibi, atmosferin bilesimini ve gezegenin enerji dengesini degistirmeye baslamistir. Dogal ve insan kaynakli karbondioksit, metan ve azot oksit salinimini yöneten bakteriler; hem sera gazi kullanicilari hem de üreticileri olarak önemli bir rol oynamaktadir. Ancak, üzerimizde ve içimizde, istegimiz dogrultusunda yetistirilen simbiyotik bagirsak ve cilt bakterilerinin yani sira, insanlar bu önemli role sahip bakterilerle olan mesafelerini korumus ve bu bakterilerle olan etkilesimlerini büyük ölçüde biyo-iyilestirici tesislerin klink ortamlarina sinirlamistir. Bu ultra-kapitalist biyo-tekno düzeltmeler de; Anthropos’un (Yunanca’da insan) iklim felaketinin etkilerini, bu felaketi en üst seviyeye çikaran faaliyetleri sürdürürken tersine çevirebildigi bir fanteziyi desteklemektedir. Günümüzde, kar odakli biyoteknoloji sirketleri, plastikleri digerlerinden daha hizli tüketen, permafrostu eski haline getirmek için 0 °C’nin üzerinde buz olusumunu katalize eden, ya da sera gazlariyla ziyafet çeken bakteriler tasarlamak için, birbiriyle kiyasiya bir rekabet içindedir. Tüm bu senaryolarda eksik olansa; insanligin, mesafeli bir sömürücü olarak degil, iradeli bir ev sahibi olarak tasvir edilmesidir.

Ne de olsa insanlar, evrim teorisyeni biyolog Lynn Margulis’in simbiyogenez teorisinin de dogruladigi gibi, bakterilerle arkaik bir akrabaligi paylasmaktadir. 1967’de gelistirilmis, dogrulanmis ve bilimsel olarak kanitlanmis teoriye göre; hayvan hücrelerindeki mitokondriler, bitki hücrelerindeki plastidler ve muhtemelen ökaryotik hücrelerin diger organelleri, eskiden serbest bir sekilde yasayan ve sonradan endosimbiyoz yoluyla iç içe geçmis prokaryotlardan (bakteriler) türemistir. Sera emisyonlarimizi kontrol ettigimiz veya jeo mühendisligi kullanarak iklim krizinden çikmaya çabaladigimiz su dönemde ise, bu teoride bahsi geçen evrimsel atalarimizi her zamankinden daha da fazla bir önemle animsayabiliriz. Margulis’e göre; “birlikte yasayarak olus”, galaksimizin genislemesi kadar muazzam ve derin olup, ökaryot hücrelerdeki organellerin evriminden sonra sona ermemistir. Simbiyogenezin sundugu bu potansiyel; insanlari Gaian düsünce/yasam tarzina yaklastirmasi ve degisimin sürekli adapte olmaktan, kolonilestirmekten ya da çevreye dayatmasindansa içimizdeki kolektif tarafindan geleceginin altini çizmesiyle büyük bir degere sahiptir.

Atalarimizin bir araya geldigi bu evrimsel enfeksiyonlardan yola çikan Homo-Scylla, bu canavarca es-oluslar üzerine düsünmekte ve insana dair anlayisimizda bir takim degisiklikler önermektedir. Mikrobiyoloji; tarih öncesi ve antropolojiye dair görülesi olaylar ve bakteriler arasindaki davranis, sosyal koordinasyon ve isbirligine iliskin gözlemlere olan ortak tutkularini harekete geçiren Burcu Yagcioglu ve Deniz Uster, bu çalismalarinda bes video kolaj halinde kisa bilim-kurgu anlatilarini sunmaktadir. Her bir video; farkli geleceklerde geçen ve insanlarin ve bakterilerin birbirlerini metabolize ederek Antroposen’in degisen ortamlarina biyolojik olarak uyum saglayan yeni organizmalara yol açtigi bir simbiyogenez anlatisini tasvir etmektedir. Her ekran; bes yeni olusan bakteri-insan simbiyozunun gelecegini yansitarak çogul tecessüm üzerine kisa bir bakis sunmaktadir.