5. MARDIN BIENALI SANATÇILARINDAN
KATHYAYINI DASH

Kathyayini Dash su anda Hindistan ve Güney Afrika arasinda yasayan Hintli bir görsel sanatçi, müzisyen ve arastirmacidir. Çalismalari, çok disiplinli arastirma yöntemlerini kullanan çok çesitli ortamlar ve diller arasinda yer aldi. Görselin ve isitselin kenarlari arasinda duran sanatçi, özellikle bir ortam olusturan duygusal katmanlarla ilgileniyor. Çalismalari, sürükleyici, kisisel ve politik olani bir araya getiren bu katmanlari arastirmaya odaklaniyor. Sanat pratigi, beden sorununu ve onun dünyayla olan geçirgen, duygusal iliskisini sosyal, tarihsel, politik ve metafiziksel olarak katmanli boyutlarinda anlamanin yollarini kesfetme etrafinda döner.

Lisans egitimini Maharaja Sayajirao Üniversitesi Baroda’dan Görsel Sanatlar ve Ambedkar Üniversitesi Delhi’den Görsel Sanatlar Yüksek Lisansi’ndan tamamladi. Su anda Cape Town Üniversitesi’nde Performans alaninda Pratige dayali doktora yapiyor. Kochi Muziris Bienali, Kochi (2016); Artreach Festivali, Delhi (2017); Serendipity Sanat Festivali, Goa (2018); URU Sanat Limani, Kochi (2019); SAHMAT Yillik Sergileri, Delhi (2019 ve 2020); Insurrections Ensemble Performanslari, Cape Town (2019 ve 2020). En son çalismasi, Re-Centring Afro-Asia Project’in A Sea Drift of Songs (2020) ve Gabriel’s Odyssey (2021), Cape Town’daki çok medyali müzik performanslari için ortak senografik, görsel ve performans çalismalari oldu.

KATHYAYINI DASH

HINDISTAN / GÜNEY AFRIKA

Pehram Des Visaal: Birligin Topraklarini Gezinmek, 2022.
Yerlestirme, degisken boyutlar


Savas çagrilariyla parçalanmis bir zamanda; sanatçi, görsel bir enstalasyon ve müzikal bir  isbirligiyle ifade edilen senkretik enerji anlarini çagiriyor. Eser, zaman ve mekan olarak birbirinden ayrilan iki mutasavvif sair,  Yunus Emre ve Hintli Kabir Saheb arasindaki bir söylesiyi sahneliyor. Bu ikilinin gerçeklestirdigi bu hayali konusma, ikilinin kayiklarinin ilerledigi akiskan bir zemini olusturan boyali bir bez parsömen üzerinde gelisir. Esiktelik düsüncesinden yola çikan seher dili, Türkiye ve Hindistan’in ortaçag sairlerinin eski bir dostudur. Bu dil, Avrasya ovalarinda dinamik olarak hareket eden Sufi ve Bhakti faaliyetlerinin arasinda bir köprüyü temsil etmektedir. Yunus Emre ve Kabir benzer siirsel repertuar olusturdular ve üç yüzyilla ayrilmis dünyalardan bahsetmek için neredeyse ayni metaforlari ve motifleri (inci dalgiçlari, toz, kil, deniz) kullanmislardir. Bu baglamda da onlarin siirlerinde, fikirlerin ve farkliliklarin karmasik bir birliktelik içinde yasamasi için alan saglayan, kelimenin kabuguna kodlanmis bir anlam bulunur.

Ortak bir metaforolan inci dalgici figürü,  maddi ve manevi alana esit bölünmüs bir figürdür.  Inci dalgici figürü, tam anlamiyla mülksüzlestirilmis, emek ve kölelik sistemlerine bagli ortaçag okyanus ekonomilerine ait olsa da, Kabir ve Emre’nin siirlerinde aciyi, yabancilasmayi ve bu ekonominin sömürücü dogasini elestirir. Alacakaranlik siirinde inci dalgici, marjeeva (ayni anda hem ölü hem de diri olan) olarak yorumlanir ve eylemleri baska anlamlar kazanir. Uçsuz bucaksiz okyanus bedene dönüsür, inci dalisi cesurlarin pesinde yapilir, dalma benligin ötesindeki benlige dalma eylemidir ve inci, kendini uyandirma deneyimini çagristirir.